OLUMLU DÜŞÜN OLUMLU YAŞA
•“Kardeşim sen düşünceden ibaretsin.
•Geriye kalan et ve kemiksin.
•Diken düşünür dikenlik olursun.
•Gül düşünür gülistan olursun.\"
MEVLANA
Her şey düşüncede başlar. Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür. Bugün kullandığımız otomobil, bilgisayar, oturduğum sandalye önceleri bir düşünceden ibaretti. Hepsi önce düşüncede oluşturuldu ve düşüncenin yaratıcı sürecinin ürünü olarak gerçekleşti.
Kişiler arası ilişkiler dünyasına gelince, davranış ve duygularımızın nedenleri düşünce dünyamızın içinde yatar. Ön planda davranış ve duyguların alışverişinin ve karşılıklı değişimin yer aldığı kişiler arası iletişim sürecinde, davranış ve duyguların değişmesi, düşüncenin değişmesinden geçer. Ancak bunu gerçekleştirebilmek yani kalıplaşmış düşüncenin yerine yeni düşünce koyabilmek o kadar da kolay değildir. Çünkü yıllarca belirli tarzda düşünmeye adeta şartlanmışızdır. O yüzden düşüncelerle ilgili üzerinde durulacak ilk soru “acaba düşüncelerimizin her zaman farkında mıyız?” dır. Bu sorunun yanıtı bazen “evet” ama çoğunlukla “hayır” dır.
Düşünce ile ilgili ikinci önemli özellik ise düşünce sürecinin kesinlikle bir mantık yapısına ihtiyaç duymasıdır. İster öfke, ister çöküntü , ister sevinç, ister huzur, vb. olsun çoğu duygunun gerisinde, kendi içinde tutarlı bir mantık akışı vardır. Her bir davranış ve duygu, söz konusu mantık akışının noktalandığı sonuçta oluşur. Beynimiz, temelde, mantık akışları için ve içinde yaşar. Beyin için, gerçekçi olsun veya olmasın, önemli olan bir mantık akışını bitirebilmektir.
Basit bir mantıksal silsilede, üç temel aşama söz konusudur. Bunlardan ilki, çevremizdeki olaylar (başkalarının davranışları dahil) hakkında geliştirmiş olduğumuz, oldukça yerleşik bir inanç ya da kural veya büyük önermedir. İkinci öğe, büyük önermenin ilgili olduğu olay grubundan bir örnektir. Bu da orta önermedir. Silsiledeki son unsur, büyük ve orta önermelerden hareketle varılan sonuçtur.
Örnek: Beşir, hataların başkalarının gözünden düşmeye neden olduğuna inanır.
Beşir, geçen gün patronuyla çalışırken iki hata yapar.
Sonuç:Beşir, o akşam eve patronunun gözünden düşmüş düşüncesiyle gider.
Beşir, ertesi gün patronuyla çalışırken kendini gözden düşmüş hisseder.
Düşüncenin diğer bir özelliği ise beynimizin kendi kendine telkin hizmeti veren bir organ olmasıdır. Düşüncelerimiz, refleks hızında, mantıksal silsileler takip eden ve çoğunlukla farkında olmadığımız bir bilinç düzeyinde güçlü telkinlerde bulunabilen süreçlerdir. Düşüncenin tüm bu özelliklerinin yanı sıra sözel olmayan resimsel nitelikleri de vardır. İki gözümüzle gördüğümüz şeyleri
tercüme eden birde zihin gözümüz vardır. İki gözümüz gerçek kendini nasıl gösteriyorsa onu öyle algılar. Oysa zihin gözümüz gerçeği kendi istediği gibi resmedebilir. “ “işler göründüğü gibi değil” deyimi bu özelliği ne kadar isabetle açıklıyor değil mi?”
Peki, olumlu yaşayabilmek için düşüncelerimizi nasıl organize etmeliyiz? Daha mutlu bir yaşam için olumlu düşünmeyi yaşamımıza nasıl geçirmeliyiz?
1) Zihnimize göndereceğimiz mesaj olumlu bir cümleden oluşmalı, geniş ya da şimdiki zamanda kurulmalı. Örneğin “Artık sunum yaparken heyecanlanmayacağım” yerine “Sunum yaparken son derece rahat ve güvenliyim” cümlesi daha uygundur.
2) Zihnimizde bir düşüncenin yerleşmesi için en az 21 güne ihtiyacımız var. Bu nedenle yeni düşünceye alışmak için minimum 21 gün geçmesi gerekiyor.
3) Olumsuz düşünmek olumsuz olayları mıknatıs gibi üzerimize çeker. Biz buna psikolojide “Kendini gerçekleştiren kehanet” diyoruz. Bu nedenle daha mutlu bir yaşam için olumlu düşünün. Unutmayın, düşündüğünüz her şey yapacağınız her şeyin belirleyicisidir.